Okuduğunuza değecek bir kitap.
Müptela Yayınları'nın sunduğu bu kitabı almak için düşünenler, Işıl Parlakyıldız ile tanışmamış olanlar, şüphe edenler, kalınlığa bakmadan, mutlaka alsınlar! Sayfa sayısı 662 ancak asla gözünüz korkmasın! Su gibi akıp gidiyor.
Bu kitap bir harika, bir eser, bir baş yapıt adeta. Kapağı bile o kadar güzel ki, anlatmaya kelimeler yetmiyor.
Duygu'nun eski anıları, eski yaşadıkları o kadar acı ki, o kadar çaresiz ki. O kadar kötü ki, ister istemez içinizi bir hüzün dalgası sarıveriyor!
Ve onu kurtaran kişi ise Sedat. Duygu'nun hayatında o kadar büyük bir yer kaplıyor ki bu Sedat, Bekir ve Ali bile yerini tutamıyor aslına bakarsanız.
Bekir ve Ali... Evet, "Bekir candı, Ali kandı, Sedat aşktı." işte özetleyen cümle bu.
Ali'ye " Alim " diye hitap ediyor Duygu. O kadar samimiler ki, ona bu lakabı takıyor ve resmen Ali yerine Alim diyor.
Bekir'inde çok büyük bir yeri var elbette, dediğim gibi Sedat kadar olmasa da, Ali ve Bekir'i neredeyse eş değerde tutuyor Duygu. Kız arkadaşları değil, erkek arkadaşı var iki tane. Arkadaştan öte, kardeş!
Sedat'a gelince... Onu anlatmaya kelimeler yetmiyor. Koruyucu mu, yoksa sahiplenici mi, duygusal mı, sert mi? Yoksa hepsini bir arada barındıran mükemmel bir erkek mi?
Sonuç, kitap harika. Sıkmıyor, asla. Her dakika okumak için can atıyorsunuz.
Ayrıca, yazarı Işıl Abla ile de konuşmuşluğum var ve kitap kadar sıcak bir yazarının da olduğunu söylemeliyim. Işıl abla, o kadar samimi, cana yakın bir yazar ki.
Kendinize iyi bakın, ikinci yazım bu. Görüntülenmelerde kim bakıyorsa eğer, teşekkürler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder